Bozkurtlarla sohbet
Beşinci boyut her ne kadar patagonya gibi cumhuriyetler de hapishane hücrelerinde ebatlarını belirlemede kullanılan ölçüler olarak kullanılsa dahi ne mutlu bizlere ki bizim cumhuriyette böyle sıkıntılarımız bulunmamaktadır. Ekonomistlerimize, siyasilerimize ve toplum bilimcilerimiz, görsel ve yazınsal medyamıza baktığımızda ne demek çok istediğimi kolayca anlamanız mümkün. Eğer muz cumhuriyetlerinde olduğu gibi beşinci boyutta her yolculuğa çıktığınızda, savcı soruşturmaları hakim kararlarıyla devlet, istikrar, atları olan mahpus damlarına ziyaret gibi sözde sorunsalın nasıl olursa bu gibi hususlara aşmanın yollarını aramak mecburiyetinde kalmamız doğal bir olgudur. Yine rahatça ve gönül rahatlığıyla söylemek kabil ki eğer düşünmek, eğitimsel ekonomik kültürel ve siyasi olarak bir mecburiyet olsa üniversite mezunlarının birçoğunun ilkokul diploması bile zor verilebilir, bu ülkede. Benim son günlerde oldukça önemli bir içsel, düşünsel sorunlar bir türlü 5. boyutun ölçülendirilmesini beceremiyorum. Aslında belki de çok ümitsiz bir vaka ama ne yapayım ki. Bir tarafta geçmiş. 28 yılım, normal bir vatandaş gibi düşünüp normal bir insan gibi yaşayamamanın acıları anlaşılır bir durumda ben mi anlayamıyorum. Diğer tarafta ise yüzde 5’lik bu dünyanın kaymak tabakasını yiyenler. Evrensel düşünmeyi çok seviyorum, kendi toplumsallarıma geldiğim zaman tüm sorunlar sanki bir başka büyüyor içsel. İçinde bulunduğumuz günlerce, aklım hep Ankara’da takılı kalıyor, kendimi ihbar etmek pahasına da aklı daha önce deklare ettiğim gibi oyumu kullanmadım fakat kimin Meclis Başkanı olacağı bozkurtların güvercinler nasıl arılarla beraber aynı çatı altında toplayabileceğini merak etmemek elde değil ki. İşte burada, düşünseller önce meraka ve bilahare de yerini endişelere bırakıyor. Bozkurtlarla sohbet televizyonlarda bu ülke insanına hem değişimden bahsediyor hem de biz değişmedik bu milletin bize bakarken kullandığı gözlük değiştir diyorlar yani değişen onlar değil sadece milletin gözündeki gözlük. Arılar güvercinlere iyi davranıyor ama iş çok ciddileşince eğer birlikte olunacaksa mutlaka bozkurtların bu işin içinde olmaları gerekir şeklindeki kanaat ve tavırlarını koymak ve söylemekten de çekinmiyorlar. Bir başka siyasi teşekkülümüz de bir türban meselesidir tutturmuş gidiyor ve zaten bu meselede kimin ne söylemeye çalıştığını anlama olanağımız da kalmadı zira hiç olmadık bir zaman ve yerde sağ kesimdeki siyasi kuruluşlar, hem camilere, hem de başörtüsüne sahip çıkmayı bir meziyet olarak görüyorlar. Oysa bugüne kadar geçen hayatımda ben hiçbir zaman bir senemizin başörtüsüne kimsenin sen bunu takamazsın dediğin ne duydum nede işittim. Tabi ki başörtüsüyle türban aynı şey değil ama kimin umurundaki zaten adamın darağacında türbandan başka bir gündem oluşturabilecek kadar bilgi ve konulara alaka kırıntısı kalmamış ki. İnsan bu sağdaki siyasi kurum ve kuruluşların teknoloji ekonomi ve halkın refahını doğrudan ilgilendiren konuları işlemek ve gündemde tutmak yerine diğer insanların kendi’ninkine uymayan inançları için neden bu kurum ve kuruluşların bu derin hassasiyet gösterdiklerini anlayamıyor bile. Türbanlı oldukça tahsilli ve kültürlü bir hanım kızımız bugün Meclis çatısı altında Türk vatandaşı olmayan bir Türk parlamenter olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşıyor. Düşünebiliyor musunuz bir insan hem Türk vatandaşı değil, hem de bu milletin yüce meclisinde milletvekili. Yıllar sonra geriye dönüp baktığımda, çocukluk yıllarımda ülkede sadece bir kaç siyasi parti olduğu zamanları hatırlıyor ve şimdi için açıkçası hayıflanıyorum. 1 doları bir Türk Lirası ve bir Alman markanın 35 kuruş olduğunu düşünün. O yılları çoktan geride bırakmış olsak dahi hala bu günlerin özlemini yaşayan insanlarımız var.