Sohbet
Sene 2011 istanbul ‘a gelip yeni bir hayat kurmamın üstünden 3 yıl geçmişti. Her zaman gittiğim cafede yeni bir eleman işe başlamıştı. Kahvemi söyledim hayırlı olsun dedim ve yerime geçtim.Her gün gide gele gide gele o yeni elemanla sohbetimiz oluştu tanıştık kaynaştık 2 ay sonra da sevgili olduk.bana göre dillere destan bir aşk yaşıyorduk. Yaklaşık 1 yıl sonra yanıma taşındı. Günlerden 1 mayıstı. Taksim kapalı olduğu için ben çalışmıyordum ama o avmde çalıştığı için o gün gitmesi gerekiyordu. şişlinin arka sokaklarından avm ye giderken önümüzde polis barikatını gördük. başka bir yol ararken arkamızda da bir grup örgüt sloganlar atarak yaklaşıyordu. polisler o gruba biber gazları atmaya başladı ve bir anda etrafımız bembeyaz gazlarla doldu göz gözü görmez bir hal aldı. sevgilimin gözleri yanmasın diye t-shirtimi çıkardım ve onun yüzüne sardım. sonra oradan kurtulmak için onu sağıma alıp kendimi siper edip oradan uzaklaşmaya başladık. gözlerim korkunç derecede yanıyordu ama önümü görmek ve onu bu durumdan kurtarmak için kapatmıyordum. bir kaç plastik mermi ve bir gaz kapsülü bacağıma isabet etmişti. hemen yakında bir otoparkın kulübesinden bir amca seslendi o tarafa gittik ve amca bizi kulübeye aldı. gözlerimize limon tuttuk ve grubun dağılmasını bekledik. Yani onu oradan çıkarabilmek için ölümü bile göze almıştım. İşin ilginç tarafı bir an bile tereddüt etmedim. Neyse grup dağıldı onu işine bıraktım sorunsuz bir şekilde günü tamamladık. Her şey güzel gidiyordu aradan 6-7 ay geçmişti. Evimizi dizdik güzel ve eğlenceli bir hayat yaşıyorduk. Ölesiye seviyordum adeta, insan sevdiği yanındayken bile onu özleyebiliyormuş bunu öğrenmiştim. Bir gün öğlene doğru kalktım giyindim işe gittim. 1 saat kadar sonra telefonumu unuttuğumu fark ettim ev de yakın olduğu için eve gidip telefonumu almaya karar verdim. Bir çiçekçiye uğradım bir adet de beyaz gül aldım evde ona sürpriz yapmak için. Belki uyuyor ya da ders çalışıyor, rahatsız etmeyeyim diye sessizce girdim eve. Odaya yönelmiştim ve o an dünya başıma yıkılmıştı. Saf ve aptal aşık ben kendi odamda aldatılıyordum. Hiç bir şey yapamadım düşüncelerim sustu bedenim ağırlaştı nefes alamaz oldum. Sessizce girdiğim evden yine sessizce çıktım. İş yerime gittim ve kendimi toparlamaya çalıştım ama bir türlü başaramıyordum. O gördüğüm manzara tekrar tekrar gözümde canlanıyordu. Akşam işten çıkıp bir bara gittim bir kaç bardak içkimi içip evin yolunu tuttum. Ne yapmalıydım eve gidince ? KAvga mı etseydim etrafı mı yıkıp dökseydim. Neyse bu düşünceler arasında kapıyı açarken o her zamanki o tatlı gülüşüyle hoşgeldin hayatım dedi girdim içeri bişey diyemedim… çok yorgun olduğumu söyleyip doğru uyumaya gittim. ertesi gün uyandığımda o okula gitmişti. Ani bir kararla evdeki kendime ait bütün giysilerimi poşetlere doldurdum. resimlerimizin hepsini zeytin tenekesinin içine doldurum üstüne de kolonya döküp yaktım salonun ortasında. Küçük bir stickere de Dün gündüz eve gelmiştim beyaz bir gül ile. Sana ait bütün güzel düşüncelerimle. Sen ise başka bir bedende beni öldürdün. yazdım ve taksi çağırıp evden gittim. Ve bir daha onu hiç aramadım. Bir kaç defa dükkana geldi. Kovdurdum dükkandan. Şimdi de öğreniyorum ki o evleniyormuş… Ben ise hala içimde bir acıyla 3.5 yıldır evimde onun hayaletini sevip onunla sohbet edip duruyorum… Hayat ne kadar acımasız 🙂