Tarımda reform
Tarımda reform Bazılarımız tarlalarımıza da pıtrak ekip, buğday hasat etmeyi planlamıyor muyuz? Bizim Cumhuriyetimiz de çağdaş teknolojileri bin dokuz yüz ellilerde Japonya’nın yaptığı gibi milyonlarca, milyarlarca dolar harcayarak satın alma imkanı yok. Bizim Cumhuriyetimizde hep böyle elde edilecek teknolojik ürün ve teknolojileri kullanmak üzere altyapısı oluşturulmuş bu dev yatırımlar neticesinde kullanıma sokulacak yapılanmada yok. Bizim cumhuriyetimizde bu dev yatırımları yapacak ana para da ana mal da yok. Bizim cumhuriyetimizde bütün bunlar yapılmış olsa da bunlara destek verecek bir siyasi ve ekonomik otorite de yapı da yok. Bizim cumhuriyetimizde devletin bütün bunları yapacak insan ve beyin gücünü yetiştirecek bir eğitim sistemi de yok. Listede, sonsuza kadar uzatılabilecek. Yoklar, yanımda hayatını bir şekilde yaşadığı ülke menfaatlerini kendi menfaatlerinin üzerinde tutarak, bir şeyler yapmak için harcayan iyi niyetli birkaç tane insana taşıyabilecek, ahlaki bir yapıda yok. Bence büyük sorun da burada başlamakta. Japonya örneğinde, milletçe bir direnç ve bilinçlendirmenin ekonomik ve siyasi tezahürlerini ikinci dünya savaşını takip eden yıllarda gözlemlemekteyiz. Savaştan topyekûn bir yenilgiyle çıkan Japonya, milletçe katlanabilecekleri fedakârlığın listesini yaparak başlamadı ama işe. Japonya, doğal olanı yaptı ve devletin tüm imkânlarını, kendisinin doğusunda ve batısında yaşayan halkların teknolojiyle olan ilgileriyle geldiği noktadaki refah seviyesini yakalamak için kendisine örnek alarak da seferber etti. Teknoloji satın aldı, altyapı oluşturdu. Araştırma ve geliştirme denen bilimsel yöntemi keşfetti ve bankalarının tüm olanaklarını araştırma geliştirme desteklerinde, ürün geliştirmede, kaliteli üretimde ve bunları gerçekleştirmek için gerekli insan altyapısı için eğitim seferberliğinde kullandı. 1960larda Japon ekonomisi batıya kafa tutmaya başlamıştı bile. Ürettiği mallarda etiket olarak USA yazabilmek için bir sanayi şehri oluşturdu ve adını şehrin adını USA koydu. Ahlaki değerlerimiz ile bağdaşmamakla birlikte ülkeye turist getirebilmek için geyşalık müessesesini oluşturarak her aileden bir kızın geyşa olarak çalışması için ahlaki yapıyı da zorladı. Evet, bugün dünyaya kafa tutan bir Japonya örneği var önümüzde. Yaptıkları ve yapamadıkları için her yönüyle tartışma götürmeyecek kadar aşikâr, açık ve şeffaf aynı zamanda. 7, büyüklerle ilgili nutuk atacak değilim. Gelmek istediğim nokta batımızda ve doğumuzda bu kadar örnek varken neden bizim Cumhuriyetimizde bu örnekler kullanılarak siyasi ve ekonomik yapımızda gereken iyileştirmeleri yapamamaktayız. Rönesans’ı yaşayan Avrupa’ya saat hediye eden bir millete ne oldu sizce? Yoksa çağdaşlığı yakalamak için gerekli olan eğitimleri verecek araştırma geliştirme yapan bilişime ve bilgiyi içinden geldiği toplumun yararına kullandırmaya vesile olacak gençleri yetiştiren kurumlar olması gerekmiyor mu üniversitelerin? Bir ülke halkının neredeyse tamamını ilgilendiren konular konuşup, toplum önünde tartışılırken üniversitelerimiz için kelli felli hocaları ve onların eğittiği ve bu ülkenin geleceğinin anahtarlarını ellerine verdiğimiz gençlerimiz neredeler? Yahu, batıyı yakalamak adına her türlü üretim ve tüketim ahlakını sıfırlayan ve ekonomiye her türlü kolaycılığı kullanılarak bilinen tüm siyasi ve ekonomik gerek ve gerekçelerini, ırzına geçerek, katkıda bulunmayı bir marifet sayan toplum ve onun örgütleri nerede? Sendikacısını koruyamayan, fazileti adına artık tarihi işlevini tamamlamış olan ihtiyar bir anti laik düzenin hala savunuculuğunu yapan. Yaşlıyı ve partilerini korumak adına Tahkim yasalarına evet diyebileceğini açıklayanlara prim veren, Adnan Oktar’ı peygamber mertebesine çıkarıp açıkça Adnan hocacı olduğunu söyleyen kel kafasının altındaki hafiflemiş beyniyle hala bu ülke halkına kazık batırmadığını belirterek, koca ülkenin sağlık Bakanı’nı hala karalama cesareti gösteren insana dersini veremeyen. Tahkimi ekonomik taksim ve mahkûmiyetle karıştıran o insanların yaşadığı Cumhuriyetimizde her şeyin yolunda gittiğini farz etmemiz ve buna inanmamız mı bekleniyor bizden.